17 Ocak 2011 Pazartesi

Sosyal ağlar utanmayı yok etti !

Facebook ve Twitter gibi sosyal paylaşım siteleri utanma duygusunu yok ediyor.”
 




“İnsanların hayatlarının bütün detaylarını tüm dünyayla paylaşmalarını sağlayan Facebook ve Twitter gibi sosyal paylaşım siteleri utanma duygusunu yok ediyor.” Bu cümle, 30 yıl boyunca utanma duygusu üzerine araştırma yapan ABD’li psikoloji profesörü Rowland Miller’ın ulaştığı sonucu özetliyor.

Texas’taki Sam Houston State Üniversitesi’nde görev yapan Prof. Miller, geçen ay yayımladığı araştırmasında, son yıllarda özellikle gençler arasında utanma duygusunun gittikçe ortadan kaybolduğunu ve bunun en büyük nedeninin teknoloji olduğunu belirtti. İngiliz Times gazetesi yazarı Nicola Pearson, Miller’ın araştırmalarından ve kendi tecrübelerinden yola çıkarak, “Artık hiçbir şeyden utanmıyor muyuz?” başlıklı bir makale yayımladı. Bir gün eve giderken yol kenarında karanlık bir köşede seks yapan bir çift gördüğünü anlatan Pearson, “Beni gördüklerinde utanmıştan çok, onları rahatsız ettiğim için kızmışa benziyorlardı” diye yazdı.

“Utanmak, tek başınayken hissettiğiniz bir his değil, sosyal bir duygudur. Başka insanların hakkınızda ne düşündüğünü umursadığınızı gösterir” diyen Pearson, Prof. Miller’ın da bu konudaki şu saptamalarına yer verdi: “Twitter ve facebook’ta her düşüncemizi açıklamaya öylesine alıştık ki, gittikçe duyarsızlaşıyoruz ve insanların ne düşündüğünü umursamaz hale geliyoruz. Biri Bizi Gözetliyor gibi yarışmalarda insanların sürekli kendilerini aptal yerine koyup bir de bundan para kazandığını görünce, utanacak bir şey kalmıyor.


‘Duygusuzlaşıyoruz’         

Utanma duygusu, insanların toplumda kabul görmek istediğini gösterir. Bizim ne düşündüğümüzü umursamayan insanlardan hoşlanmayız ve onlara güvenmeyiz. Utanmak istemeyen insanlar daha düşünceli, dikkatli ve saygılı davranırlar. Utanma duygusu olmazsa davranışlarımızı hiçbir şekilde kısıtlama ihtiyacı duymayız. Nezaket gösterme ve doğru-yanlış ayrımı ortadan kalkarsa duygusuzlaşırız ve diğer insanların hayatını zorlaştırırız.”



Milliyet





http://www.haber3.com/sosyal-aglar-utanmayi-yok-etti--611090h.htm  ( 17.01.2011 )

-

Çocuklarda utanma

Çocuklarda utangaçlık yaygın olarak görülür ve farklı yaşlarda farklı biçimler alabilir. Ayrılma korkusu, yeni ortamlardan korkma ve sosyal ortamlarda tutukluk utangaçlığın belirtileridir. Çoğunlukla anne-babalar ve öğretmenler sosyal veya gelişimsel aktivitelerden geri kalmamaları için utangaç çocukları bu aktivitelere dahil etmeye çalışırlar.

Utangaç çocuğa nasıl yardımcı olabilirsiniz? 

 
Eleştirel yorumları azaltın. Çocuk zaten yargılanmaktan ve olumsuz şekilde değerlendirilmekten korktuğu için bu önemlidir.

Aşırı korumacı olmayın. Bu da çocuğun beklentilerini düşürerek utangaç davranışını pekiştirebilir.

Çocuğun utangaçlık yaşayabileceği durumları önceden tahmin edin ve çocuk için bu ortamda ulaşması gereken makul bir hedef belirleyin. Bazı anne-babalar bu hedefe ulaşması karşılığında ödül sunarak çocuğu değişim için motive etmektedirler.

Yavaş ve aşamalı bir ilerleme bekleyin ve çocuğunuza aşırı baskı yapmaktan kaçının.

Çocuğunuzun öğretmenleri ve bakıcıları ile işbirliği ederek çocuğunuzun utangaçlığının üstesinden gelmesinde en yararlı olduğunu gördüğünüz teknikleri onlara da aktarın.

Çocuğu utangaç olarak etiketlemekten kaçının. 









Birçok anne-babanın sorunudur çocuğunun utangaç olması. Toplum içinde rahat davranabilmesi, çevresindeki insanlara marifetlerini rahatça sergileyebilmesi, konuşkan ve "bilmiş" bir çocuk olması için ellerinden geleni yapar anne-babalar.

Hangi tutumlar çocuğunuzu utangaç yapar?

Çocuğa baskı yapmak: En tipik anne-baba davranışıdır. Utanan çocuğa "Niye konuşmuyorsun?", "Selam versene!", "Cevap versene!" şeklinde zorlamak ve konuşturmaya çalışmak, çocuğa bir nevi baskı uygulamaktır.

Çocuğa kızmak: Çocuğun utangaç olmasından bazı anne-babalar çok rahatsız olurlar ve bu rahatsızlığı da kızıp bağırarak ortaya koyarlar. "Yeter artık, bıktım senin bu durumundan, seninle bir daha bir yere gitmeyeceğim." demek, aslında çocuğun bu davranışından en fazla onların utandığının göstergesidir.

Suçlayıcı ebeveyn olmak: Yine en sık rastlanan anne-baba davranışıdır. Çocuğu sürekli suçlayarak eleştirmek ve "Her zaman böyle yapıyorsun.", "Sen hiç konuşmuyorsun.", "Bak herkes sana bakıyor.", "Ne kadar ayıp!" şeklinde sözler sarf etmek aslında durumu çözümlemekten son derece uzak, yanlış davranışlardandır.

Alaycı davranmak: Çocuğun yaşadığı duygu ve kaygı durumuyla alay etmek ve onu özellikle başkalarının yanında hafife almak, "Benim utangaç kızıma bakın, yine mi utangaçlığın tuttu?" gibi söylemlerde bulunmak çocuğun durumunu daha da zorlaştırmaktan başka bir işe yaramaz.

Çocuğu ayıplamak ve utandırmak: Çocuğun utangaçlığını farklı ortamlarda gündeme getirerek, onu utandırmak, başkalarının yanında ayıplamak da bilinen hatalı davranışlardandır. "Bu kadar utangaç bir çocuk gördünüz mü, bakın ağzını bile açıp konuşamıyor.", "Herhalde konuşmayı bilmiyor, dilini mi yuttun?" gibi konuşmalar hem ciddi kırıcı hem de olumsuz durumu pekiştirici yanlış konuşmalardır.

Çocuğu yargılamak: "Bir tek sen böylesin, başkasının çocuğu bak nasıl konuşuyor." gibi yargılayıcı ve olumsuz içerikli konuşmalar da çocuktaki bu davranışı kalıcı hale getirmekten başka bir işe yaramayacaktır.

Utangaç çocuğa nasıl davranmalı?

• Çocuğunuzun yeni ortamlara alışması için ona zaman tanıyın ve zorlayıcı olmayın. Çocuğun girdiği ortamın onun da hoşlanacağı bir ortam olmasına dikkat edin.

• Sosyal becerilerini geliştirmesi için ortam hazırlayın. Spor faaliyetlerine, dans ya da müzik kurslarına, tiyatro çalışmalarına yönlendirin. Özellikle ekip olarak yapacağı çalışmalar onun utangaçlığını yenmesi için bulunmaz fırsatlar sunar.

• Öz güvenini geliştirmeye yönelik pekiştirici davranışlarınızı öne çıkarın. Utangaç çocuklar kendileriyle ilgili olumsuz yargılara sahiptir. Bunu yenmenin yolu sosyal becerilerini geliştirmesine yardımcı olmak, bu yolla öz güvenini sağlamlaştırmaktır.

• Çocuğunuzun özelliklerini dikkate alarak onu bir birey olarak her yönüyle kabul edin. Bir bütün olarak değer verdiğinizi hissettirin.

• Çocuğunuzun içine kapandığını, kendisini mutsuz hissettiğini fark ettiğinizde yardım almaktan çekinmeyin. Bazı sıkıntılar çok erken müdahale edildiğinde sorun halini almadan çözümlenebilirler.

• Anne-baba olarak çok üstüne düşmeyin ve olabildiğince rahat davranmaya çalışın. Durumu çok fazla önemsediğinizde çocuğunuz da kendisinde ciddi bir sorun olduğunu düşünecek ve utangaçlığı daha da pekişecektir.





Utangaç çocuklar ilerleyen yaşlarda ne tür sorunlar yaşayabilir?









.




 kaynak : 

http://www.dostyakasi.com/bebegim-ve-ben/3927-utangac-cocuklar-yetistirmeyin.html (  17.01.2011  )

http://gencmumine.blogcu.com/utangac-cocuk/7877369
(  17.01.2011  )

http://www.uzmantv.com/utangac-cocuklar-ilerleyen-yaslarda-ne-tur-sorunlar-yasayabilir  (  17.01.2011  )


-

Çocuklar İçin Drama








Hayal kurmak ya da bir şeyleri taklit etmek küçük çocukların dünyasının önemli bir parçasıdır. Bu davranışlar en fazla oyun etkinliklerinde gözlemlenir. Drama çocukların çevrelerini keşfetmelerini sağlarken, muhakeme ve problem çözebilme gibi zihinsel becerilerin gelişmesini de destekler. Farklı drama etkinlikleri içinde çocukların dil gelişimi de artar.

Sosyal ve duygusal davranışlar, planlama ve sorumlulukları kabul etme gibi işbirliği gerektiren durumlar oyun sürecinde gelişir. Çocuk duygu ve düşüncelerini drama yoluyla ifade eder. Çocuk drama yoluyla kendini tanır.
Dramatik etkinlikler çocukları farklı rollere ve farklı bir etkinliğe katarken, motor gelişimi için elverişli durumlar sağlar. Yaratıcı drama etkinlikleri için yaratılan araç-gereçler çocukların küçük kas becerilerini geliştirir. Araçlar ve materyaller, farklı kaynaklarla oluşturulan deneyimler çocukların estetik beğenilerini geliştirmek için olanaklar sağlar.
Dramatik deneyimlerin uygun öğrenme sağlayabilmesi için, dikkatlice planlanan çevreye ve uygun seçilen etkinliklere gereksinim vardır.
Dramatik Oyun ve Rol Oyunu
Dramatik oyun çocuk tarafından başlatılır. Dramatik oyun çok iyi bir planlamayla ve yaratıcı çevre ile desteklenebilir. Çeşitli araçlar taklit oyunlarını destekler.
Örnekler:
Postacı;
Postacı çantası, posta kutusu, mektup, paket
İtfaiyeci;
Hortum, itfaiye arabası, merdiven, şapka
Bakkal/ Manav;
Önlük, sepetler, oyuncak para, yazar kasa, konserve yiyecekler ve kutular, alışveriş çantaları ve el arabası
Fırıncı;
Tava, önlük, oklava, kaşıklar, kâseler, kurabiye kalıpları, şapka
Öğrenme çevrelerinin içinde bir giyinip, süsleme köşesi geliştirin. Bir ayna, çeşitli giysiler ve tuvalet masası sağlayın. Bu köşeye kutular, alışveriş çantaları ve bavul ekleyin. Hedefler ve konulara eşlik etmeleri için köşeye değişik malzemeler ekleyin.
Evcilik köşesi rol oyunu için fırsatlar sağlar.
Evcilik köşesinde şunlar bulunabilir.

  • Lavabo, raflı dolap, fırın ve buzdolabı, sandalyeler, masanın yer aldığı mutfak
  • Oturulacak rahat bir yer, kitaplar, gazeteler, dergilerinde yer aldığı oturma odası
  • Giysiler, sandık ve oyuncak bebek beşiği ile yatak odası
  • Oyuncaklar (etnik) yöresel karakterler gösteren giysilerle ve farklı ölçülerde olabilir.
Çeşitli araçlar dramatik oyunu teşvik edebilir.
Örnekler; Daktilo, eski fotoğraf makinesi, tamir araçları, saatler, süreölçer, el feneri, evrak çantası, süpürge, paspaslar, çöp kutusu, plastik yiyecekler, adres defteri, telefon rehberi, haritalar, pusula.
Rol oyunları için uygun bir blok köşesi tercih edilir. Çeşitli inşa malzemeleri gibi bir birinin içine girebilen parçalı bloklar sağlayın. Yönlendirmek için yapı aksesuarları ekleyin. Arabalar, kamyonlar, uçaklar, trafik işaretleri, artık malzemeler, hayvanlar ve mobilyalar gibi aksesuarlar ekleyebilirsiniz. Rol oyunları için uygun hareket ve inşaat yapılabilecek açık alanlar hazırlayın.

Çocuklardan Drama Çalışmaları

                                 

                                  Yeni Levent Çocuk Drama Çalışması

-

Çocuklar İçin Yaratıcı ve Eğitici Drama




Bir çocuk için vazgeçilmez bir unsur olan “oyun”, dramanın çıkış noktasıdır. Oyunların çeşitliliği ve çok yönlülüğü, bu alana ilişkin getirilen tanım ve yaklaşımların da çeşitlilik kazanmasını sağlamıştır. Örneğin, Alman Scheuerel’e göre (1981), oyunun altı ana aktivitesi vardır:


- Özgürlük,
- İçsel sonsuzluk,
- Öyleymiş gibi yapma,
- İkili değer,
- Kapalı bütünlük,
- Şimdiki zaman.


Norman ise dramayı şöyle tanımlar: “Drama çağrışımların, duyguların, bilgi ve deneyimlerin özgürleştiği bir ortamın sağlanmasıdır. Drama etkinliği, drama yaşantısının somut olarak duyumsanmasıyla kişinin evrensel, toplumsal, moral etik ve soyut kavramları anlamlandırmasıdır.”.
ABD’de “Creative Drama” (Yaratıcı Drama), İngiltere’de “Drama in Education” (Eğitimde Drama), Federal Almanya’da “Okul Oyunu”, “Oyun ve Etkileşim” (Schulspiel, Spiel un Interaktion) olarak isim bulan “Eğitimde Yaratıcı Drama” alanında; sınıfta uygulanan ilk drama dersi niteliği taşıyan ve bir köy öğretmeni olan Harriet – Finloy Johnson’a ait uygulamaları görmek mümkün. Bu ilk drama dersi niteliğindeki uygulama bir tür “make believe play” (öyleymiş gibi yapma)’dır (1911).
  Yaratıcı Dramanın Ögeleri:


   Drama Lideri: Çalışmaya rehberlik eden kişidir. Bir lider değişime açık, gelişmeye elverişli, esnek bir kişiliğe sahip olmalıdır. Mesleki formasyona sahip, psikoloji, gelişim psikolojisi, tiyatro, müzik, plastik sanatlar, oyun ve tiyatro pedagojisi gibi alanlarda yeterli olmalıdır. Ancak, gözlem becerisi gelişmiş, yaşanılan olayları anında analiz eden ve sentezleyen, gruba hakim ve anında yeni çözümler bulabilen bir lider etkin olduğu zaman grup tarafından kabul görür.
   Oyun Grubu: Öğrenmeye istekli ve katılım için gönüllü olmalıdır. Bireylerin hepsi farklı deneyimlere ve özelliklere sahiptir. Ortak öğrenme kanalında var olmalıdırlar. Grup dinamiğinin oluşmasında her birey etkin gelişime ve değişime yatkın olmalıdır.
   Uzam: Etkin bir kullanım alanıdır. Parke halı v.b., ayakkabının zorunlu şartlar dışında kullanılmadığı, her türlü eyleme ve olası gürültülere olanak sağlayan ve gerektiğinde sergileme şansını elde edebileceğimiz bir mekandır.
  Arama Etkinliği:Baştan belirlenen hedefler doğrultusunda, liderin insiyatifinde zaman zaman değişimlerin yaşandığı, grubun etkin rol aldığı, her bir birey için (kimsenin göz ardı edilmediği) var olan bir mekandır. 
Eğitimde Yaratıcı Dramanın Önemi:
- Farkındalık kazandırır,
- Bağımsız düşünmeyi sağlar,
- İşbirliği yapabilme özelliğini geliştirir,
- Sosyal ve psikolojik duyarlılık yaratır,
- Dört temel dil becerisini (konuşma, dinleme, okuma, yazma) geliştirir,
- Sözel olmayan iletişimin öğrenilmesini sağlar,
- Yaratıcılık ve estetik gelişimi sağlar,
- Etik değerlerin gelişmesine olanak sağlar,
- Kendine güven duyma, karar verme becerilerinin gelişmesini sağlar,
- Kaslarını hareket ettiren yeni yöntemleri bulmayı, denemeyi ve bedenini çok yönlü geliştirmeyi sağlar,
- Hata yapma korkusu olmaksızın yeni davranışlar geliştirmeyi sağlar,
- Sanat formlarına duyarlılık göstermeyi sağlar,
- Duygunun sağlıklı ve kontrollü boşalımına olanak verir,
- Kendini tanımayı sağlar.,
- Kendini ifade etmede güven kazandırır,
- Bilgiye ulaşmaya ve onu kullanmaya istekli duruma getirir.
Yaratıcı Dramanın Aşamaları:

1. Isınma: Çeşitli yöntemlerle beş duyuyu kullanma, gözlem yetisinin geliştiği, bedensel ve dokunsal alıştırmaların yapıldığı, tanışma, etkileşim kurma, güven ve uyum özelliklerini katılımcıya kazandıran ve oldukça kesin kurallarla belirlenen, grup liderinin yönlendiriciliğinde yapılan çalışmadır.2. Oynama (Pandomim ve rol oynama): Belirlenmiş kurallar içinde özgürce oyun kurma ve geliştirme çalışmalarından oluşur. Yaratıcılık bu aşamada oldukça önemlidir.3. Doğaçlama: Saptanan bir tema üzerinden yola çıkılarak, bir hedefe doğru belli aşamalarla yol alınır. Bireyselliğin ve yaratıcılığın ön plana çıktığı çalışmalardır.4. Oluşumlar: Sürecin nasıl gelişeceği ve nereye varacağı önceden belirsizdir. Süreç, önceden belirlenmiş bir noktadan başlar.Bu aşamaların her birinin sonunda grup üyeleri ile tartışmanın yapılması çalışmalar için oldukça önemlidir (Adıgüzel).
Yaratıcı Dramaya Ait Bazı Kavramlar

a) Yaratıcılık:Genel olarak yaratıcılık, daha önceden kurulmamış ilişkileri kurabilme, böylece yeni bir düşünce şeması içinde, yeni yaşantılar, deneyimler, yeni düşünceler ve yeni ürünler ortaya koyma durumudur.
Graham Wallis’e göre bu süreç dört ana bölümden oluşur:
1. Hazırlık dönemi,
2. Kuluçka dönemi,
3. Aydınlanma dönemi,
4. Gerçekleşme ya da doğrulama dönemi.

b) Dramatik Oyun: Çocukların çevrelerinde keşfettikleri tüm karakterleri ve hareketleri taklit ettikleri özgür bir ortamda oynanan oyundur. Oyunun süresi belli değildir. Temel olarak öykünmeye (taklit) dayanır. Örneğin; evcilik, doktorculuk yapılandırılmış çocuk oyunlarıdır. Çocuğun doğal gelişim evrelerinde ortaya çıkar.
c) Dramatizasyon: Drama gibi bir eylemselleştirmedir. Rol oynama yöntemi ile iç dramaların görselleştirilmesdir. Bir konu, bir olay ya da durumun roller verilmesi yoluyla hareket, mimik, jest ve seslerle canlandırılmasıdır.
d) Rol Oynama: Film ya da tiyatro oyunundaki karakterlerin aynı biçimde canlandırılması değildir. Başta öykünme olsa da, ama henüz yaşanmamış roller üstlenerek, yaşamın daha ilerdeki aşamlarına hazırlanmaktır.
e) Doğaçlama:Genellikle “anında oluşan” anlamında kullanılsa da, daha çok belirli bir hazırlık sürecini barındıran doğaçlama; büyük ölçüde grup dinamiğinden yararlanılarak oluşturulan rol oynamalar, oyunlar ve süreçlerdir.
f) İletişim:Bilgi üretme, aktarma ve anlamlandırma sürecidir. İletişim, katılanların bilgi /sembol üreterek birbirlerine ilettikleri ve bu iletileri anlamlamaya, yorumlamaya çalıştıkları bir süreçti.
   Burada, birbirine geçmiş, fakat aralarında büyük farklılıkların ve benzerliklerin bulunduğu iki kavramı da açıklamak gerekir: ,
Drama ve oyun.
1. Dramada belli eğitsel, sanatsal v.b. hedef ve amaçlar vardır ve bunlar lider ya da öğretmen tarafından belirlenir. Oyunda çoğunlukla belli bir amaç olmayabilir.
2. Drama bir grup yaşantısıdır. Oyun tek başına da oynanabilir.
3. Dramada çok kesin kurallar yoktur. Kurallar esnektir. Katılımcıların kendilerinden bir şeyler katmalarına izin verilir. Ödül veya yanlış yapma söz konusu değildir. Oyunlarda en basitten karmaşığa kadar birtakım kurallar vardır. Kurallara uymayanlar oyun dışında bırakılabilir.
4. Dramanın bir başlangıç ve sonuç bölümü olmayabilir. O anda yaratılır. Ortaya çıkan ürün ilk kez oluşur. Oyunda bir başlangıç ve sonuç vardır. Çoğunlukla bir başarı söz konusudur.
5. Dramada doğru – yanlış, güzel – çirkin v.b. yoktur. Sonuç değil, süreç önemlidir. Oyunlarda çoğunlukla sonuç önemlidir.
6. Dramada bir lider (öğretmen) vardır. Grubun kendini keşfetmesine, geliştirmesine, kendini ortaya koymasına rehberlik eder. Oyunda yönlendirici yoktur. Bu görevi daha çok oyunculardan biri üstlenir.
7. Eğitimde dramada, hiçbir zaman, bir şeyi olduğu gibi kabul etme, öykünme söz konusu değildir. Çocuk oyunlarında öykünme vardır.
8. Dramada tekrar vardır. Ancak yapısal anlamda farklılaşma yoktur.
9. Dramada estetik kaygı belirgindir. Bunun için sürecin içinde ve sonunda estetik biçimlere ulaşılabilir. Oyunda estetik kaygıdan çok, rahatlama, enerji boşalımı gibi ögeler yer alır.
10. Drama sürecinde gözden geçirme ve tartışma yer alır. Oyunda ise bu ögeler yer almaz.
11. Drama ve oyunun ortak özelliği ise belli kurallar içinde sonsuz özgürlükler içermeleridir.





Drama Araç ve Gereçleri

Araç - gereç ve materyaller, dramanın rol oynama, doğaçlama v.b. tekniklerinde konsantrasyon, yani bireyin odaklaşmasını kolaylaştıran bir ortam sağlar. Olması şart değildir, fakat yerinde kullanıldığında yararlı işlev üstlenir ve her türlü araç - gereç drama etkinliğinde kullanılabilir. 
Drama nedir?

Öğrenme, eğitim etkinlikleri içindeki en önemli kavramdır. Bütün eğitimciler en etkili ve kalıcı öğrenme sürecinin ‘yaparak-yaşayarak öğrenme’ olduğu konusunda tartışmasız birleşmektedirler. Drama, ‘yaparak-yaşayarak öğrenme’ bakımından en etkili yöntemlerden biridir. Genel olarak konuyla ilgili olan eğitimci/sanatçı/uygulayıcıların birleştiği ve en basit anlatımla drama; bir düşünceyi beden diliyle, hareket ederek, devinimle anlatımdır. İçsel bir durumun, bir tasarımın, bir düşüncenin eyleme dönüşmesidir.(1) Dramayla birey düşünür, plan yapar, organize eder ve düşüncesini eyleme dönüştürerek uygular. Bu süreçte de yaşantılar yoluyla yeni davranış ve duyguları öğrenir, deneyim sahibi olur. Böylece birey duygularını kontrol edebilme, değiştirebilme, düşüncelerini ifade edebilme, konuşarak iletişim kurabilme gibi yeteneklerini geliştirir.

Drama ve Eğitim

Eğitimde, ülkemizde en çok başvurulan yöntem öğretmenin anlatıp öğrenenlerin dinlediği bilinen klasik yöntemdir. Bu yöntem birçok konuda işe yaradığı gibi, birçok konuda ise yetersiz kalmaktadır. Özellikle dramanın konu edindiği iletişim, sosyal ilişkiler, duygu ve düşüncelerin ifadede edilmesi, empati kurabilme, düş gücünü geliştirme gibi konularda öğrenenlerde istendik yönde davranış değişikliği meydana getirmek hemen hemen mümkün değildir. Sosyal yaşam ve sosyal çevreyle ilgili bilgilerin çoğu da yaşantılar yoluyla edinilir. Günümüzde teknolojik gelişmeler nedeniyle bireyin sosyalleşme sürecinde aile, komşular, akrabalar vb. yakınların etkisi azalmıştır. Bu nedenle akrabalık ve komşuluk ilişkileri sırasında yaşantılar yoluyla edinilen bilgilerin bireye kazandırılması, yaşantılar yoluyla bireyde olumlu değişmeler sağlama yöntemi olan drama tekniğinin eğitimde uygulanması zorunluluk haline gelmiştir.


J.Jack Rousseau ile başlayıp, John Dewey, Johann Heinrich Pestalozzi ve Friedrich Froebel ile devam eden, Maria Montessori ile önce Avrupa’dan, Amerika’ya yayılan, daha sonra da dünyadaki başka ülkelerde etkisini sürdüren, çocuğun içsel potansiyelinin önemini ve bu potansiyelini özgür ve sevgi dolu çevresel koşullarda aktif yaşantıları sayesinde gelişebileceğini vurgulayan görüş, eğitimde drama tekniğinin temelindeki anlayışlardan biri olarak kabul edilebilir.(2)

Bu görüşü vurgulayan Hohmann ve Weikart gibi çağdaş eğitimciler de çocuğun doğrudan doğruya kendi yaşadığı yaşantılar ile ilgili olarak çalışmasının ve düşünmesinin anlamlı olduğunu, başkalarının yaşadığı yada anlattıklarının değil, kendi yaşantılarının anlamlı bilgi sağlayabileceğini belirtmişlerdir. Anlamlı olan bilgi ise, davranışa yansır ve daha kalıcıdır.(3)

Çocuklarla drama kuramcılarından Peter Slade ise drama uygulamalarının bir başka yönü olan, kendi hareketleri yolu ile yaşantı geçirmenin yanı sıra, konuşarak iletişimde bulunmanın önemini vurgulamıştır. Kendi hareketleri yoluyla algıladıkları konusunda konuşarak iletişimde bulunan çocuk, öğrenme ortamında bir “seyirci” değil, “aktif bir katılımcıdır” ve öğrenme bakımından avantajlı bir konumdadır.(4)

Drama bir bakıma oyundur. Çocuk ve oyunun birbirine ne kadar çok yakışan iki olgu olduğu tartışılmaz bir gerçektir. Çocuk, çevresiyle iletişim kurmaya başladığı andan itibaren oyun oynar ve bu oyunlar içinde hoşça vakit geçirip eğlenirken bir taraftan da hayatı tanır. Ancak drama da amaç çocuğu oyalamak, ona hoşça vakit geçirtmek, eğlendirmek değildir. Amaç söz konusu oyun sürecinde çocuğun kendini geliştirmesi bakımından yaşantılar yoluyla yeni öğrenimler kazanmasıdır. Bu bakımdan drama, özellikle örgün eğitim vermeyen SHÇEK bünyesindeki çocuk yuvaları ve yetiştirme yurtları gibi kuruluşlarda uygulanabilirliği olan, çağdaş bir eğitim tekniğidir.

Dramanın Yararları

Drama yönteminde bütün duyu organları etkin bir şekilde kullanıldığı için çocuğun dikkat, algılama, dinleme, konuşma, bedenini de kullanarak anlatma ve yorumlama gibi iletişim becerileri gelişir. Böylece çocuk kendini ve sorunlarını ifade edebilmeyi ve yorumlamayı öğrenir. Drama, çocuğun utangaçlık, çekingenlik vb. olumsuz duygulardan arınmasını sağlar.

- Drama oyun oynayarak yapıldığından soyut ve teorik olay ve kavramların anlaşılıp somutlaştırılmasına yardımcı olur. Böylece olaylar karmaşık bile olsa çocuk kolayca anlar ve yorumlar, çatışmalarla olumlu biçimde baş etmesini öğrenir.

- Çocuğun düş gücünü geliştirir ve zenginleştirir. Bilim ve teknolojideki buluşların, onları bulan kişilerin öncelikle düş güçlerinin bir ürünü olduğunu düşünürsek dramanın çocukların düş gücünü geliştirmesinin ne kadar önemli olduğu kolayca anlaşılacaktır. Ayrıca sanatın ve sanat eserlerinin oluşturulmasında da düş gücü olmazsa olmaz bir koşuldur. Drama, çocukların sanatçı ruh taşıyan bireyler olarak yetişmesinde de önemli rol oynar.

- Çocuklarda estetik duygusunun ve bilincinin gelişmesine katkıda bulunur. Böylece çocuk iyi, güzel, doğru gibi kavramları daha sağlıklı algılar ve yorumlar.

- Çocuğun eleştirel düşünme yeteneğinin gelişmesine katkıda bulunur. Çocuk, olaylara ve hayata eleştirel bir gözle bakmayı, yorumlamayı öğrenir. Böylece çocukta olay, olgu ve kavramları bir mantık süzgecinden geçirme yeteneği oluşur ve kendisine sunulan her şeyi olduğu gibi kabullenmeden araştırıcı olmaya yönelir.

- Drama çok önemli bir öğrenme yoludur. Drama arcılığıyla çocuk, olaylar ve durumları, bunların arasındaki bağlantıları kolayca öğrenebilir. Böylece çocuğun problem çözme yeteneği gelişir ve kendi ayakları üzerinde durabilme becerisi kazanır.

- Drama grupla yapılan bir etkinlik olduğundan çocuğun işbirliği yapma, sosyal ilişkiler, iletişim kurma gibi sosyal yönlerinin gelişmesine katkıda bulunur, çoğun sosyal gelişimini hızlandırır.

- Yapılan etkinlikler sırasında duygular da yansıtıldığından çocuğun duygusal gelişimini olumlu yönde etkiler ve gelişmesine katkıda bulunur. Çocuğun günlük sıkıntılardan kurtulup deşarj olmasını sağlar.

- Çocuk drama etkinlikleri içinde kendini ve çevresini, çevresindeki insanları daha iyi tanır. Böylece çocuğun empati kurma becerisi gelişir ve çevresindeki diğer bireyleri ve olayları anlaması kolaylaşır.

- Yapılan etkinlerde ele alınan konuların içeriği bakımından çocukta ahlaki, milli ve manevi değerlerin gelişmesi sağlanabilir.

- Dramanın öncelikli amacı çocukları eğlendirmek olmasa da, drama etkinliği sırasında çocuk eğlenir ve mutlu olur. Drama çocukları neşelendirir, umut ve iyimserlik duyguları yaratır.

- Drama çocukta iyi bir edebiyat deneyimi oluşturur. Ayrıca çocukta sanat eğilimlerini başlatır ve sanatı özellikle de tiyatroyu sevmesine katkıda bulunur.

- Drama yukarıda sayılan yararların hiçbirini sağlamasa en azından çocukları eğlendirir, hoşça vakit geçirmelerini sağlar.